BiZi TaKiP eDiN

koddostu facebook linkleri

10 Aralık 2013 Salı

Kahve sevenler bu habere çok üzülecek

Kahve sevenler bu habere çok üzülecek

Akşam dışarıya çıktınız. Arkadaşlarınızla bir şeyler içeceksiniz ve o soru geldi: "Ne içelim?" Kahve mi yoksa alkollü bir şeyler mi?

Bir dahaki sefere kahve cevabını vermeden önce iki kere düşünün. Şaşıracaksınız ama yapılan araştırmalara göre kahve ömrü kısaltıyor, bira ise uzatıyor. Tel Aviv Üniversitesi'nde yapılan araştırmaya göre, DNA zincirinin sonunda bulunan telomer denen yapılar kahve ile kısalıyor, bira tükettikçe ise uzuyor.
TELOMERLER KISALDIKÇA ÖMÜR DE KISALIYOR
Telomerler, DNA'da insan ömrünün süresini belirleyen ve stres gibi faktörlerle kısalan bir yapı. Telomerler kısaldıkça, hücrede ölüm gerçekleşir.
Yaşam süresi ve sağlık durumunun telomerler ile yakından ilgili olduğu biliniyor. Profesör Martin Kupiec, bu araştırma ile çevresel faktörlerin, telomerlerin uzunluğu üzerindeki etkisini ilk kez kanıtladıklarını belirtti. Ayrıca bu çalışma ile hastalıkların önlenmesi ve tedavisi ile ilgili çok şey öğrendiklerini açıkladı.
TELOMER NEDİR?
 

Hiç Sesler: Hiç kimselerin Hikâyesi



    Nergihan Yeşilyurt yazdı
Nurdal Durmuş’un “Hiç Sesler” kitabı Kasım ayının üçüncü haftasından itibaren raflardaki yerini alıyor. Hem kitabın tüm aşamalarına şahitlik etmiş biri olarak, yanlı birkaç kelam etmek isterim. Çünkü bir yazını sevdiysek zaten oradan bize ilham olunan bir hakikat kırıntısının yandaşı da olmuşuzdur.
“Yazmak, aslında bilmenin değerini başkalarına ulaştırmak için ortaya konulmuş ve hiçbir zaman aşılamayacak büyük bir icattı.” (Önsöz’den)
“Hiç Sesler”, dostun dostla yankılanışı ile açılıyor… Nurdal Durmuş’un “Hiç Sesler”ini, Gökhan Şimşek’in kaleme aldığı önsöz yazısı ile yahut diğer bir değişle “Hiç Kimselerin Hikâyesi”yle görüyoruz önce. Bu ön gösterim ile bir insanın yaşamak parçalarına hazırlanıyor okuyucu. Kendinin aynadaki siretine…
İnsanın yaşamak macerası parçalardan müteşekkilken ve her bir parçası, bir başkasının alakalı-alakasız herhangi bir parçasına değiyorken bir bütün anlatıdan bahsetmek mümkün müdür? Hiç kimseliğe hangi yalın tecrübeden geçiyor yazar, nasıl bütün sesleri Hiç’likle bir kılıyor. Bu, bilinçsiz tecrübenin yazmakla bilinçlendiği, yeşerdiği, göğerdiği sayfalar boyunca pek çok sesin çokluktan Hiç’lik bardağına boşaldığına şahit oluyoruz…
Bilinçsiz tecrüben kasıt, misal böyle bir hakikati söyleten kudretler bütünüdür:
“Nuh son anda bileğimi kavrıyor:
— Çok dünya yutmuşsun! Ama oldu işte. Kurtuldun!”
(Hiç Sesler’den)
Kalbin bin bir gözden oluşan varlığını, insanî olanla hayretle doldurmaktır:
“Ayrıca sen bilmezsin sevgilim:

Kör, Sağır ve Dilsiz Bir Film: Benim Dünyam





İki yaşındayken kör ve sağır olduğu anlaşılan Ela’nın kimseyle iletişim kuramadığı karanlık ve sessiz dünyasından, onu zaman zaman hırpalamaktan çekinmeyen azimli hocasının üstün çabasıyla kurtuluşunu anlatan film, seyirciyi daha ilk andan içine almayı başarıyor. Karanlık ve sessiz dünyasında artık hissiyatsızlaşmaya başlayan Ela zihinsel olarak da geri kalmaya başlıyor ve tehlikeli davranışlar sergiliyor. Ela 'nın bu durumlarına katlanamayan Babası her ne kadar Ela'yı gözden çıkarmaya hazır olsa da annesi Ela için ne gerekiyorsa yapmaya hazırdır. Yollar Mahir hoca ile kesişir. Mahir Hoca Ela için kendinden feragat ederek yoğun bir eğitim sürecine başlar.
"İmkânsız... İmkansız Mahir Hoca’nın Ela'ya hiç öğretmediği bir şey. Sizin imkansız dediğinizi kızım mümkün kılacak..." repliğinde Ela'nın annesi aslında filmin anahtarını seyirciye  teslim ediyor. İmkansız gibi görünenden, karanlıktan aydınlığa umutla adım adım yürüyen Ela, annesi ve Mahir Hoca’nın Yeşilçam draması tarzında ilerleyişi ve seyirciyi bekleyen diğer sürprizlerle melodram sevenlerin drama sevenlerin beğeneceğini düşündüğüm bir uyarlama film.
“Benim Dünyam”, bizim seyircimizin zevk alacağı, tam bir duygu seli... Yönetmen Uğur Yücel’in sevdiği Yeşilçam melodramının ara vermeden ağlatma anlayışını ve görsel gösteriş arzusunu sonuna kadar taşıyan eser, kör ve sağır bir kız ile onun bakıcısının etkileşimine odaklanıyor. Film Sanjay Leela Bhansali’nin “Black” filminin uyarlaması. Uyarlama filmlere seyircimizin bakış açısı her ne kadar negatif olsa da verilen emek göz ardı edilemez. Etkili müziklerle ve Beren Saat'in oyunculuğuyla melodramlar iyi kurulmuş.  Ayça Bingöl'ün oyunculuğu ise yine göz ardı edilmemesi gerekenlerden. Bizim seyircimizin sinemaya ağlamak ya da gülmek için gitti düşünüldüğünde ağlamayı tercih edenlerin haz alacağı kesin.

Samsung'dan Süper Amoledler gelecek

          Uzuuuun süredir çıkması beklenen ama hala piyasada görünmeyen amoled ekranlı tabletleri nihayet samsung firması piyasaya çıkarıyor.


         Edinilen bilgilere göre 2014 ilk çeyreğinde 8 ve 10" boyutunda Super AMOLED ekranlı iki model çıkarmayı planlıyor

SAAT İTHALATI ATTI

TUİK raporuna göre Son 5 yıl içerisinde yapılan saat ithalatı tam 5 kat artış gösterdi.


 

 Türkiye’nin saat ihracatı ise oldukça zayıf kaldı. Yılın ilk yarısındaki saat ihracatının tutarı ise 8 milyon dolar olarak gerçekleşti.