İ lk“Thor”dan bu yanaçokdabir şeydeğişmemişAsgard’da... Hâlâ birbirine bağıran, meydan OKUYAN, höt-zöt eden adamlarla dolu... Bir iktidar kavgasıdır gidiyor bir baba ve iki oğlu arasında... Buna da hemen “ne kadar da Shakespeare’yen” dediniz mi olay bitiyor!
Nors (Norveç) mitolojisinin en güçlü tanrılarından biri olan Thor’un Marvel’daki çizgi roman macerası 1962’de başlar.... Şimşek tanrısı Thor’un babası Odin, oğluna insani meziyetleri öğrenebilmesi için, dünyadan yerine geçebileceği sıradan bir adam seçer. Donald Blake adlı genç doktorun bu çifte yaşamı onun bir gezi sırasında Thor’un ünlü çekicini bulmasıyla başlar. Donald Blake kendi bedenini ve aklını kullanırken, Thor’un gücüne ve hafızasına sahiptir. Bu çifte yaşam sırasında Thor olarak kendi gibi tanrıların katında olan Sif’le evlidir. Ancak dünyada hemşire Jane Foster’a âşık olur. Dünyayı terketmek ve Asgard’a geri dönmemek için babasına karşı gelir... Bunun için de cezalandırılır... Tabii hikayede bir de ortalığı sürekli karıştıran bir üvey kardeş, Loki vardır...
Burada şimdi uzun uzun anlatmayalım ama mitolojide çok daha farklıdır Thor’un maceraları ve açıkçası çok da önemli bir figürdür... Nitekim kendisi, perşembe gününün İngilizce karşılığına adını vermiş bir tanrıdır: “Thursday” (Thor’s Day)...
İkibinli yıllara Hollywood’daki en kârlı şirketlerden biri olarak giren Marvel, 2009’da Disney tarafından satın alınınca film uyarlamaları daha da hız kazandı. İlk Thor filmini hatırlarsınız; Shakespeare denince ilk akla gelen sinemacılardan biri olan Kenneth Branagh, yönettiği filmde çocuk gibi kapris yapan, olumsuz özelliklerine sürekli yenik düşen bir Thor’u bize tanıtmıştı. Hedef kitlesini oluşturan genç kuşak süper kahraman fanatikleri için çizgi romanın orijinal hikayesini neredeyse bir kenara koyup mitolojinin gerçek hikayesini eğip bükmeyi tercih etmişlerdi yani.
Bütün hikayesi ilkokul çocuklarının bile anlayacakları bir iktidar mücadelesine ve “ben seni döverim” - “hayır, ben seni döverim” basitliğine indirgenmişti. Hikayenin Loki dışındaki tüm karakterleri tek boyutlu ‘tip’lerden oluşuyordu. Ama yine de eğlenceliydi; Natalie Portman vardı, finalde Thor’un karşısına büyük bir düşman olarak çıkan Destroyer ve hatta izlemesi ilginç bir ‘kötü’ olan Loki vardı...
Araya oldukça başarılı ve çok eğlenceli bir “Yenilmezler” (The Avengers) filmi girdi. Şimdi de ikinci filmiyle Thor’un kendine has sıkıntılı macerası sürüyor. “Yüzüklerin Efendisi”ni (The Lord Of The Rings) anımsatan bir ‘intro’ ile tanıdığımız Kara Elfler (“Star Trek” evreninden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder